4 Ocak 2025 Cumartesi

Tek Yalnız Ben Değilim - Jean Louis Fournier



    Biraz karışık bir yazı olacak sanırım. Biraz kendimden, biraz kitaptan. Alıntılar renkli olacak. 

 📃 "Ben yalnızlığı istemiyorum ama yalnızlığa gereksinim duyuyorum."

    Roland Barthes'in "Yas Günlüğü" kitabından bu alıntıyla başlıyor kitap. Kitabın adı "Tek Yalnız Ben Değilim" Yazarı: Jean Louis Fournier. 

    Yalnızlık...

  Bir his hem bu kadar sevilip, hem de bu kadar korkutur mu? Bu normal mi? Hayatımda sevdiğim anları, güzellikleri, izlediklerimi, okuduklarımı, hissettiklerimi, üzüntülerimi, korkularımı, öfkemi, her şeyimi, olduğu gibi yalın ve net bir şekilde paylaşabileceğim birileri olsun istiyorum. Beni, ne dediğimi, ne hissettiğimi anlayan ve benim gibi bakabilen birileri.  Ama yalnızlığımı da seviyorum. Kendi alanımı, kendimle olmayı... 

    📃 "İngilizler yalnızlıktan söz ederken iki farklı sözcük kullanıyorlar: Loneliness, "kişinin kendi seçimi olmadığı halde yalnız olması" ile Solitude, "kişinin kendi seçiminin sonucu olarak yalnız olması".

    Yalnızlığımı seviyorum. Benimki seçilmiş bir yalnızlık. Ama ileride bir gün bunun zorunlu yalnızlık haline dönüşme düşüncesi korkutuyor. 

    📃"Sizi seven birinin ölümü, artık hayatınızda daha az sevgi olacağı anlamına gelir. Ölenlere beni terk ettikleri için kızıyorum."

    4 yıl önce evliliğim bittiğinden beri yalnız yaşıyorum. 2,5 ay önce kedim öldüğünden beri de yapayalnız. 4,5 yıl önce annem öldüğünden beri ölümle gerçek anlamda karşılaştım ve hayatımın dönüm noktası bu oldu benim için. 

    📃"Zirveye ulaşıyorum, yalnızım, yüksekte yalnızlığımın tadını çıkarıyorum. Nefes alamıyorum, manzara soluğumu kesiyor, çok güzel, ama yanımda "ne kadar güzel" diyebileceğim kimse yok. 

    İn To The Wild filminde insanlardan uzaklaşarak doğada yaşama kararı alan ve uzun zaman sonra ölümünün yaklaştığını hisseden genç, bir kağıda şunu yazar; "Mutluluk sadece paylaşılınca gerçektir."  Çok güzel bir manzara görünce, çok etkileyici bir film izlediğinde, kitap okuduğunda, çok garip bir şeyler yaşadığında insan hemen paylaşmak istiyor değil mi? Bunu birilerine anlatmalıyım. Bunu o da görmeli, izlemeli, bilmeli. Paylaşılmayan mutluluk gerçekliğini yitiriyor mu gerçekten? 

 📃"Bizi dinleyecek kimse olmadığı için yazı yazıyoruz. Edebiyat olmasaydı, yalnız kaldığında bir insanın neler düşündüğünü hiçbir zaman öğrenemeyecektik. "

    Blog yazıyoruz, düşüncelerimizi yazıya döküyoruz. Yeteneği olanlar resim yapıyor, beste yapıyor. İnsanın tüm bu ortaya bir şey çıkarma çabası paylaşma isteğinden. İçimizde olup bitenleri dökmek istiyoruz. İçimizde kalmasının, sadece bizle olmasının bir anlamı mı yok? 

 📃"Everest'te yolunu şaşırmış donmak üzere olan bir dağcı olsaydım, okyanusun ortasında dalgaların hızla çarptığı bir kayaya tutunmuş, gemisi batmış bir kazazede olsaydım, Sahra Çölü'nde güneşin altında cayır cayır yanan bir kaşif olsaydım, caddede karşıdan karşıya geçmek isteyen bir kör olsaydım, gecenin bir saatinde arabam bozulsaydı, ıssız bir adada yaşasaydım, sürücü kabininde yalnız bir hızlı tren makinisti olsaydım, sigaramı yakmak üzereyken ateşimin olmadığını fark etseydim, merdivenlerin başında kalakalmış bir felçli olsaydım, komik bir hikaye bilseydim ve bunu anlatacak kimsem olmasaydı, sırtımın ortasında bir yer kaşındaydı ve kolum oraya uzanamasaydı, işte o zaman Jean Paul Sartre bir cüret çıkıp bana "cehennem başkalarıdır" deseydi, ondan sırtımı kaşımasını isterdim."

    Bir bilekliğim var. İki gündür sabahları evden çıkmadan önce onu takmayı deniyorum ama olmuyor. Youtube'dan tek elle bileklik nasıl takılır videosu bile izledim :) Yine de yapamadım. 

 📃  "Başkalarıyla birlikte olmayı istemiyorum, başkalarına ihtiyacım var."

 📃"Başkaları olmadan yaşamak zor, başkalarıyla birlikte yaşamak da zor. Yaşamak hep zor."

    Başkaları olsun hayatımda, ama yalnızlığım da olsun. Birlikte yaşamak artık net bir şekilde istemediğim bir şey. Ben yalnız yaşamayı seviyorum. Gezelim, paylaşalım, çıkalım dolaşalım, dertleşelim ama herkesin kendi evi, düzeni, yalnız alanı olsun. 

 📃"Yalnızlığın sessizliğini kalabalığın gürültüsüne, yalnızlığın huzur veren esintisini kalabalığın boğucu sıcaklığına tercih ediyorum."

  Hava yağmurlu bugün, Spotify'da çok hoş bir piyano listesi açtım, çayımı aldım bu satırları yazıyorum. O kadar huzurlu ki. Üst katımdan gelen korkunç bağrışları, tepinmeleri bastırmak için biraz daha açıyorum müziğin sesini. İyi ki o ortamda değilim.

 📃"Fırtınalardan, kasırgalardan, mutluluk ile mutsuzluğun deli gibi bir hızla birbirini izlediği yorucu hayatımdan bıktım artık. Ben hep yeni bir şeyler istiyorum... Şimdi ile yetinmeyi bilmiyorum... Terlediğimde üşümek istiyorum. Üşüdüğümde terlemek istiyorum. Yalnız kaldığımda biriyle birlikte olmak istiyorum. Biriyle birlikte olduğumda yalnız kalmak istiyorum."

    Hem biriyle birlikte olmak, hem de yalnız kalabilmek istiyorum. Sürekli birlikte olunan bir ilişkide olmak istemiyorum, sıkılıyorum. O yüzden de 1500 km ötedeki sevgilimle istediğim gibi bir ilişki sürdürebiliyorum sanırım :) Özlüyoruz birbirimizi, birlikte olacağımız zamanlara ait planlar yapıyoruz, geziyoruz, paylaşıyoruz, sonra herkes kendi yaşantısına dönüyor. Olması gereken bence tam olarak bu. Aynı şehirde olsak da bu olmalı. Birlikte yaşamak, aynı evin içine girmek yıpratıcı bir şey hem ilişki için, hem de çiftlerin ruhsal, cinsel, gündelik düzenleri için. 

 📃"Yalnızlık insanın başına gelecek en kötü şey mi yoksa en iyi şey mi? Bu sorunun yanıtı, yanında olanın kim olduğuna bağlı. Bazen insanın yanında kimsenin olmaması daha iyi oluyor..."

    İki insan var hayatımda beni anlayan, konuşabildiğim, derin ve doyurucu bir ilişki içinde olduğum. Ablam ve sevgilim. Arkadaşım yok. İş arkadaşlarımı bu kapsama dahil etmiyorum özellikle. Çünkü yüzeysel ilişkiler bana göre değil. Birkaç denemem oldu aslında. Biri o kadar depresif ve olumsuzdu ki, her konuşmamızda ruhum sıkılıyordu. Ve hep kendi konuşuyordu, dinleme sıfır. Böyle bir arkadaşlık olabilir mi? Tabii ki olmadı. Eski yakın arkadaşlarımı -ki birkaç kişidir- çıkardım hayatımdan. Biraz birikmiş kırgınlıklardan, biraz yıllar geçtikçe yolların ayrılmasından. Şu an hiç arkadaşım yok. 

 📃"Sevgisini çok gösteren bir kedi değildi, benim için çok iyi bir şeydi bu, çünkü ben de onun gibiydim. Çocukların pelüş ayılarına besledikleri türden bir sevgi besliyordum ona karşı. Kimseye söylemeye cesaret edemediğim sevgi sözcüklerini ona söylüyordum, bebeğim diyordum, güzel olduğunu söylüyordum, çünkü gerçekten de dünyanın en güzeli oydu. Gittiğinden beri artık o her yerde. Eskiden her baktığımda farklı bir yerde olurdu, şimdi ise nereye baksam onu görüyorum."

    Sevgisini derinden gösteren bir kediydi. Sevdirmezdi kendini çok fazla, ama sizi sevdiğinizi anlardınız. Sevmediğini ise çok net bir tavırla belli ederdi. Bir yıldır artık sona yaklaştığımızı anlatıyordu her haliyle. Beni buna alıştırıyordu. Hayatıma girdiği 16 yıl öncesinden, son nefesime kadar her zaman kalbimde olacak sevgisi.  Bana böylesine inanılmaz, böylesine içime sığmayan bir sevgiyi yaşattığı için o kadar mutluyum ki. Bir insan başka bir şeyi-kimseyi-canlıyı ne kadar sevebilirse, bunun üst limiti neyse o kadar sevdim onu. 

  📃"Başkalarının varlığından rahatsız olan bir kuşum, beni evcilleştirmek zordur, başkalarından korkan ama "Tüylerin ne kadar güzel!" cümlesini duyabilmek için yine de başkalarına ihtiyacı olan bir kuşum, yalnız kalamamaktan korktuğu kadar yalnız kalmaktan da korkan bir kuşum."

    Kitap, eşini ve kedisini kaybetmiş, yalnız yaşayan yaşlı bir adamın, yalnızlıkla olan ikilemini o kadar güzel anlatıyor ki. Kendimden, kendi yalnızlık ikilemimden o kadar çok şey buldum ki. Hepimizin biraz yalnızlığa ihtiyacı var, ama paylaşacak kimsenin olmaması insanı bitiren şey bu işte. Hem yalnızlıktan çıldırma noktasına geliyor, hem de insanlarla bir araya gelince yalnız kalmak istiyor. Engin Geçtan insanın bu ikilemini şöyle tarif etmiş: "Kirpiler ısınabilmek için birbirlerine sokulurlar, ama dikenleri birbirine batar. birbirlerinden ayrıldıklarındaysa soğuktan rahatsız olurlar. ileri geri hareket ederek sonunda dikenlerini batırmadan birbirlerini ısıtabilecekleri en uygun uzaklığı bulurlar." İşte olay sanırım, bu kirpi mesafesini ayarlayabilmekte. Ne birbirimizin dikenlerine dokunacak kadar yakın, ne de üşüyecek kadar uzak. 

2 yorum:

  1. bir kere çok sevdim bu karışık dediğin şekilde çift sesli yazı üslubunu hem ahenkli hem bütünleyici hem de keyifli olmuş..galiba bu ikisi arasında (yani seçilmiş yalnızlık sevgisi/ihtiyacı ile birlikte olmaktan beslendiğimiz insanların yanında olma sevgisi /ihtiyacı ) salınıp durmak olacak hep biraz hayat..yalnızlığımı ben de seviyorum onu mümkün olduğunca elimde tutmaya yaşatmaya ve yaşamaya çalışıyorum öte yandan birlikte olmak istediğim insanlarla da güzel ve yeterli hatta özenli samimi bir kalabalık olmak hayati benim için..bilemiyorum sevgili bayan..bilmeden yaşayalım bari bunu da...hem onu hem onu...olmaz mı..çok keyifliydi okumak, ellerine sağlık..yalnızlığına ve kendine iyi bak..sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim, mutlu oldum beğenmenize :) Evet, ihtiyaç dahilinde birlikte olmak ama yalnız da kalabilmek en güzeli sanırım. Kirpi mesafesi yani işte... Sevgiler.

      Sil

...

  Dönüşüyoruz işte, yok olmuyoruz ki... Böceğe, çiçeğe, ota... Güzelliğine bakakaldığım sümbüllere can oldu, renk oldu güzel kedim. Diğer so...